28 Aralık 2008 Pazar

Yıl biterken... Yıl başlarken...

İlkokul yıllarında yılın son günleri geldiğinde resim derslerinde bizden bir yeni yıl resmi çizmemiz beklenirdi, eminim bir çoğumuzdan da istenmiştir. Eline boyalarını alan üşümüş minik bedenler büyük hayal güçlerinde yeni yılı daha bebek bir insana ya da genççe bir çocuğa, giden eski yılı da ak sakallı bir dede olarak betimlerler idi. Sanıyorum bunda televizyonların etkisi ve noel baba figürünün bilinç altına yerleşmiş olması yadsınamaz.
Bir dini dönüm olmasına rağmen günümüzde evrenselleşen bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıkan yıl dönümleri kullandığımız takvimin çizik atılacak yeri kalmayıp yerine bir başka sayfa açılması olarak en basit şekilde tanımlanması mümkündür. Bu takvimin adı da miladi takvim olarak bilinir. Türkiye'de de 1927 yılında kabul edilmiştir.
Jülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından bir takvim yapın yiğenim ama şöyle afilli bir şey olsun! emriyle yapılan takvim olarak bilinir, miladi takvim. Dünyada en yaygın olarak kullanılan takvimdir. Ondandır ki 31 aralık tarihinden başlamak üzere saat farkıyla birlikte doğudan başlamak üzere tüm dünyanın bir düğün yerine çevrilmesi etkinlikleri ile kültürler arası farklılıkların giderek azalmasınıda hesaba katarak bakıldığında, genellikle eğlence amaçlı etkinlikler ile kutlanır.

Yılın son günü yaşanırken hep bir içsel ağırlık olur bu genellikle geçen bir yılın muhasebesinin bir bilgisayar devresi gibi çalışan vicdan ve zihnimizin geri planda bize farkettirmeden yaptığı işlemden kaynaklanır. Sonra gece on iki'yi biraz geçtiğinde, iyi dilekler ile birlikte bir soda içilir geçer.

Çok uzun şeylerin yazılabilmesi mümkündür ama sanıyorum bir yıl daha geride bırakılıp koşar adım sona yaklaşıldığının farkedilmesiyle, insanoğlunun kendisinin hancı olmadığını aksine birer yolcu olduğunu hatırlatması, eğleneyim yahu biraz demek için kutlamalara ağırlık verilmesi ile işin neşeli yönü ortaya çıkar.
Fikrimce ancak özgür ve geliri artan toplumlar içinden geldiği gibi eğlenmenin tadına varacaktır diğer yandan insanlar genellikle hayatlarında bir değişiklik yapıp (!) evde oturup televizyon izlemeye tercih edeceklerdir, başka bir seçenekleri olsaydı diğer ihtimali de düşüneceklerine hiç şüphe yok tabi. Genellikle bu televizyon başı yeni yıla giriş durumu neticesinde bütün bir yıl, bize doğrudan verilenleri düşünmeden, hazmetmeden, midemize oturmuş bir şekilde kabullenişle de geçer. Ancak bu sefer bu şişkinliğin geçmesi için soda pek yarar sağlamaz.

Sözün özü yeni bir yıl yaklaşırken, her şeyden önce sağlık ve mutluluk daha sonra ise, geçen yıl yapmak isteyip yapamadıklarımızı yapabilme fırsatı, eğer ne yapmak istediğimizi bilmiyorsak ne yapmak istediğimize karar vermek için karşımıza çıkan fırsatları kavrabilme ve bunları kendimiz lehine dönüştürebilme olanaklarını bulabilmeyi dilerim. Dünya için mi? İnsanlığın savaşmamak için bile savaşı kullandığı küre için mi? daha iyi bir ev sahipliği yapsa hiç fena olmaz, kiracıları da insanlıklarına yakışır şekilde hareket edebilme kabiliyetine sahip olması durumunda ortada bir sorun olmaz, umarım bu böyle olursa, bu dilek hakkımızı başka dilekler için kullanabiliriz.
devamı gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder