24 Aralık 2008 Çarşamba

Merhaba

austos, gündüz sıcağına, akşamları ürperten rüzgarına duyulan bir hasrettir, şelalenin en tepesinden aşağıya bakmak, uçurumun kıyısında olduğunu bilmene rağmen gülümsemektir, her şey üstüne gelirken, altını kurtların oyduğu sandalınla üstüne yürümektir , göç etme zamanıdır leyleklerin ve küçük yüreğinde taşıdığın umutların ekilmesidir bir sonraki zamana , hasat zamanına ramak kalmasını bilmek, ekmeğin peynir ve domatesle oynaşmasına izin verdikten sonra yastığa başına koyduğun an dilinde ki kırık dualardır ve bir sevdadır, ah agapi mou, egenin gökçe mavisinde soğuk suya ayaklarını sokmaktır. ağustos yalnızca bir aydır, diğer on bir aya rağmen...

Yılların anısına bir tür not düşme olarak akıl defteri görmesi niyetindeyim bu sayfanın, kimsenin gül bahçeleri vadetmediği zamanlardan, paylaşma duygusunun yüceltildiği zamanlara alınan bir yolculukta bir beyaz çizgi olabilmek güzel olur tabi ama burada bulunan şeylerin itibar duyulmasını ve ciddiye alınıp dünyayı değiştirmesini kesinlikle beklemiyorum, yazdıklarımın kendi dünyamdan eş başka yollara ulaşmak tüm amacım.

Kelimeler insanların yarattığı en özel eserlerden biridir, belki de en önemlisidir, bir din bir inanış gibi içinde ruhani bir nefes olan yapıtlar, istediğin gibi oynayabilirsin kelimelerle, bozabilir ve tamir edebilirsin, savaşlar çıkarabilir, sevgiler yaratabilirsin, üzerine yüklediğin her anlam farklı bir yapıya bürünmesini sağlayabilir kelimelerin, hayatın kendisinin bir fon müziğinin olduğunu düşünüyorum, duymak için sadece duymayı istemek yeter, bizde kıyısından bir iki söz ekleyelim belki bir anlamı olur gitmelerin...
Şimdiden sürçü lisan edersek affola, içimizde gizlenmiş kelimelere ithafen..

1 yorum:

  1. eraycım vala yeni keşfettim blogunu :) zaten üslubunu bilumum sözlükten biliyoruz, burda da devamı halinde tadından yenmez..aa çok ayıp (:

    YanıtlaSil