29 Mayıs 2010 Cumartesi

LOST

Gözlerini açarsın, bir ormanın ortasında yitik bir halde. Düşmüş, yaralı ve boşlukta bir başına.

Hayata ilk gözlerini açışın bu, her şeyi tanımlama, anlama, kavrama.

Bilmiyordun bundan önce neydin, nerede, kimleri sevdin? Şimdi bir el uzanmakta sana, yattığın yerden kalkman için. Bir şans daha, iyi değerlendirebilirsen geçebilirsin de o eski yaldızlı kapıdan.

Bir kaç dost, ve sende onlara uzak elini.
Birlikte yürüyüp onlara ait olmadan.
Korkacaksın fazlaca, korkma yanındakiler de öyle. Eğer başarabilirsen, mükafatın olacaktır elbet, tutunduğun ağaçtan daha sıkı, gökyüzü mavi hayal edebildiğin gibi,
ve uçsuz bir bucaksın deniz,
bakma uzaklara sanki hiç beklediğin gelmeyecekmiş gibi.
Birlikte yaşayıp yalnız ölmekten daha kötüsü var mı ki, biri gelip uzanıverir yanına,
kırık bir gülümseme bırakırsın senden hatıra hemen yanıbaşına...

Tutunmak için onca zorlukta ve kaybolmamak için nefret ile bambuların arasında, boğulmamak için binbir suratlı riyakar insanların sahte nefeslerinden,
bir sabit yaratırsın kendine. derinlere daldıkça, elini tutabileceğin birini, ve gözleri bir yakamoz gibi denizin tam ortasında.

Sonra anlam veremediğin onca şey, şişelerin en dibini görmekle başlar ve geceler günleri getirmeyecektir artık.
Bir mağaradan bir ışık yayılır, ateşe yönelen böcekler gibi çekecek seni yanına.
Elinde bir halatla mı tutunacaksın o çok sevdiğin yaşama?

Ve aşk değişik biçimlerde vücut bulmuş haliyle karşında.
sorularına soru işareti
cevaplarına ünlem olacak kadın,
o masum gözlerle bakacak sana
ve kıpkırmızı dudaklarıyla saracak yaralarını.

Bir ışık yeşillerin arasında
çağırıyor seni,
yaşadığın milyonlarca hayatın arasında
son bir kez daha kapamını bekliyor gözlerini,
sonra?
sonrası yok
asla olmadı.


bir uçak süzülürken gökyüzünde
zihninde kalan son hatıra nedir ki?

"sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
ışığı gördüm, korktum.
ağladım.


yaşamayı öğrendim.
doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar... olduğunu
öğrendim.

zamanı öğrendim.
yarıştım onunla...
zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

insanı öğrendim.
sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

sevmeyi öğrendim.
sonra güvenmeyi...
sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

insan tenini öğrendim.
sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.. .
sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

evreni öğrendim.
sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
gerektiğini öğrendim.

ekmeği öğrendim.
sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

okumayı öğrendim.
kendime yazıyı öğrettim sonra...
ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

gitmeyi öğrendim.
sonra dayanamayıp dönmeyi...
daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

düşünmeyi öğrendim.
sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

namusun önemini öğrendim evde...
sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

gerçeği öğrendim bir gün...
ve gerçeğin acı olduğunu...
sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.

her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
olur ya ...
kalp durur ...
akıl unutur ...
ben dostlarımı ruhumla severim.
o ne durur, ne de unutur ..." demiş mevlana.



yapmak istediklerin sonsuza kadar seni takip etmezse sen onların peşini bırakma, sonunda mutlaka başka bir dünyada görüşürüz tüm sorduğumuz soruların cevaplarıyla...

Bir an, bir şey düşer aklına rüya mı dersin,
değildir.
korkarsın
anlamaktan
kavramaktan bir şeyleri,
tedirgin eder
zihnindekiler seni.
kelimelere
dökülmelerine
izin vermezsin,
sonra birileri
senin
gibi düşünmüş

ve dökmüştür
kelimelere

ve bunca yaşamın arasında
göstermişlerdir

açık pencerelerinden
görünen
o
kayıp
adayı...austos'un notu;
ısrarla dinleyiniz;
coldplay
lost;
http://fizy.com/s/1d5igi#

16 Mayıs 2010 Pazar

16/Beş


bir şişe şarabın tanıklığında
yaşanıyor geceler
ve gece bir istanbul silüeti oluyor
vurunca aşkın titrek ateşi
suratına.

masum bir çift gözün tanıklığında
beş beş atlıyor seneler
üzerimden,
ve yüzüm aydınlanıyor
öpünce son bir kez daha,
yanağımdan.

özdemir asaf okunuyor bu saatlerde
vakit
uykuya yatmadan hemen önce
ve girilen rüyalara eş
vuruyor saatler,
sabah kahvaltılarında yere düşen bir çatalın sesi
hala yankılanıyor kulaklarımda.

ömrüm diyorum
esen rüzgar
ömrüm tut elimi
bir uçurtmayı tutar gibi
sımsıkı,
ve süzülelim havai fişeklerinin ışıklarında.

yastığımda yanan mumlar var
bu gece tüm şarkılarıMmm
yıldızlara.