9 Haziran 2009 Salı

...Yıl/dı/Zzz...

Düşüverince yaşadım.
Düşmek özgürlüktü.

Beton duvarların arasından kendine yol bulup açmak bütün mesele.
Bir papatya gibi yaprak yaprak tutunmak gün rengi gövdeye.
Çoşkun bir nehrin çağlayan uğultusu,
serin nefesi
ve iğne gibi batan damlaları vardı vücudumda
birine dönüp baktım
diğeri acıttı...
ve dökülen suyun köpük köpük mutluluğu
anlık
ama iz bırakan bir yerlerde.

Bir gün, günün birinde;

..."küçük balık denizi düşünüyordu. bu düşünce onun zihninde birgün gerçekleştireceği bir amaçtı.
ona göre hayat yalnızca yemek, uyumak, küçücük; dünya sandığı bir gölde yaşamak değildi."

der behrengi usul usul, ruhu çocuklara anlattığı masalda.

bizse çakıl taşları toplardık kıyıda. Herbirini bir gün bu varya of çok işime yarayacak güdüsüyle, en parlağını en afillisini en değişiğini en pürüssüzünü arayışlardaydık. Günün en tepede asılı kaldığı vakitlerde ve biraz sonra akan zamana uyup yorgunca çekip gitmeden hemen önce.

Her taş bir sığınaktı düşlere
Düşüverince yaşadık.
Düşmek özgürlüktü.
en azından öyle sandık.
ve nasıl görürsek öyleydi gerçekler,
gerçekler gerçekliklerinden sıkılıncaya kadar da
buna inandık.

Bizi çekip çıkaracak bir şeyler bekledik düşümüzden,
yorgun güneş yerini keyifle ve inatla parıldayan aya bıraktığı vakitlerde gökyüzü çekti dikkatimizi,
gece serinlemiş
damla damla batan iğneler yerini tüm vücudu kaplayan rüzgarlara bırakmışken.
yıldızlara ilişti gözümüz
acaba dedik?
orda bir yerlerde
benim gibi... ?
yahut ayağını kola kutusuna tüm gücüyle vuran bir velet var mıdır ki,
sonra üzülüp ulan eskittik yine papuçları,
açılacak önü,
ve ıslanacak parmaklar diye üzülecek...

çabuk geçti bu düşünce neyse ki,
sonra en parlağına dikip gözümüzü; 'büyüdük ulan' deyip ve bir fırt alıp eldekinden.
Adam sanan kendini...?

Dert edinip sevdalanmayı
sığınacak limanlara yüzen bir gemi gibi yön aramak,
parmağı uzatıp o yıldızdan
var mıdır biri ?

yahut iki kelam eden dost kabul ettiği ile,
ve;
'ben bir gemiyim
açık denizlere özlemli güvertem,
ve deli rüzgarlara yelkenim.
kazanıma kürek kürek aşk yüklerim
ve bilirim özlem biriktirir mürettebatım da.'
diye karalayan geceye satırları
ve üzerine uzun sessizlikliker örtten biri?

yıldızlar uzaktı,
uzaklar onları yine çağırıyordu.
biz ise, oyunu yarıda kesilmiş çocuktuk hala,
ceplerimizde çakıl taşları,
bir avuç fırlatıp denize,
sonra üşümüş bedeni alıp
uzun sessizliklerle örtünmek değil ama
yumuşak bir yorgan bulabilmekti tüm gerçekliğimiz.


Düşüverince yaşadım.
Düşmek özgürlüktü.
En azından öyle sandık.
Ve nasıl görürsek öyleydi ya gerçekler,
Gerçekler, gerçekliklerinden sıkılıncaya kadar da
Buna inandık...