7 Ekim 2013 Pazartesi

turuncu ay kırmızı duvar

Aya doğru yolculuk etmemiz gerekiyor, dedi. Kenarına devrildi, önce dizlerini yola dayadı ve baktı. 
Bir duvara sırtını yaslamayalı uzun zaman olmuştu. 
Tepeye esen rüzgarlar yolu ay tozları ile aydınlatıyordu.


   Uzaktan şehir ateş böceklerinin mahşeri gibi görünüyordu,

Ve yollar uzadıkça gölgeler silikleşiyor,

ışıklar gibi
Zamanı eskitiyordu.

Bir gülüş gibi

Hastalıklı zihnimde parıldıyan yüzler arasında
Bir ses aradım
Bana ait sesime gizlenmiş bir ses,
Karanlık daha koyu bir karanlığı fisildıyordu.

Bir şehir

Dalgaların vurduğu sahillere uzak
Ah serin yaz,
sabaha karsı rüzgarları,
Özlemek tam olarak böyle bir şey olmalı.

Savrulan saçlarının değil

Bu kaygıların kokusu
Biraz karamel biraz vanilya
Tadını hiç sevemedim oysa

Bir rüya gibi kalsa her şey

Gerçek denilen o ağir ve demirden
taş körfezi dönünce beliren silüet ,
Ve tam kalbinin üzerine oturan nefes darlığı.

Çıkartılmış kelimeler* ve susarak söylenen binlerce,

kanat çırpar kaldıkça mutlaka içinde.

Tüm eski hikayelerin bir anlatımlık canı kalsa

Ve hikayeler guzel anlatılmak isterler diye düşse bir gün yüzüm aklına
Kaç küfür
Hasretle dolar?
Ve daha ne kadar yankilanır halılarını kaldırdığın odanda!

Şimdi Şehrin ışıkları

Gecenin üçü ya da dördü
Ve uyku tutmayan kelimelerin
Huzursuz sabahları

Bir derin nefes alınacak yollar

Bir iki mola mesafesinde susturulacak nice biçare düşler olacak
Unutma düştügünde kanadı dizin yasin sekiz idi
Yirmi sene geçse de adın değişmedi !


Nicolas Jaar-Winter rose  -- http://www.youtube.com/watch?v=qybnGC_yCRQ