27 Aralık 2008 Cumartesi

Sabun


Uykusuz bir gece düşünün bir gram uyku göz kapaklarınıza nasılda ilaç olacak, size nasılda çölde vaha bulmuş bedevi mutluluğu yaşatacaktır. Bildiğiniz tüm yolları denemişsinizdir, bünye yorgunluktan ölüyor ama o şalter bir türlü atmıyordur, filmler izliyor, kitaplar okuyor, televizyonun o ruhsuz ışığı karşısında orta oyunu oynuyorsunuzdur ama tüm çabalar nafiledir, siz artık kendinizin bir organı halini almışsınızdır...

makinaya hoş geldin oğlum der içsel bir ses pink floyd'un o eşsiz müzikali içinde...

artık yüzünüzde ki gülümseme içinizde ki sinirleri bastırmaya çalışan bir bekçi görevi görecek, bu baskının sonucu galip çıkan tarafı ilan edemesekte, mağlup olacak tarafın kimliğine konacak fotoğrafı çekebilecektik.

Bundan sonrası sadece bir arayıştır üstelik kaybolan uykunun peşinde düşülen bu aramada yol tek yönlüdür ve biz yolun başındaykan gidilecek tek istikamet nefes borumuzdan içeri doğru süzülen derinliklerdir.
Her insan kendi çektiği acıları dünyanın en büyük acıları sanır ve kendini gereğinden fazla önemser.
Diğerleri ile tanışmak yalnızlığın aslında toplu bir yalnızlık olduğu mahşeri bir telaşın tohumlarının içimizde bir yerlere serpildiğinin kanıtlarını aramaktır bu yolculuk.
Yol boyunca karşımıza çıkacak tüm figürler daha önce hiç olmadıkları şekillerde görüneceklerini bilerek kendilerine ayrılan sürede sahne alacaklar ve öylece çekip gidecekler.
chuck palahniuk bu kitabıyla tanışanlarda, david fincher görselini izleyenlerde ilk kuralın bahsetmemek olduğunu bilirler peki ama bu kuralı koyanlar, olup bitenden kendimize bahsetmeyi atlamışlar mıdır? kendimize bahsediyorsak ve aslında biz oysak? ya da bahsettiğimiz kişi tamamiyle bizim bir parçamızsa?
Sabun, insana ait olan ve yine insana ait olandan arınmasını sağlayan kimyasal olarak yalnızca yağ ve naoh.. mu ?

Sorular sorular...

Kült mü arıyorsunuz duvarınıza bakın bir yerlerine sinmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder