18 Eylül 2010 Cumartesi

Ahmak


her şey değişecek,
eli mahkum.
ardında bırakacakların
bolca ah olsa da,
ahmak olmaya yeğleyeceksin.

Çünkü devam etmek mümkün değil başka türlü.
yeni bir şarkı takıldı zihnime,Malt'tan son günlerde. klibi ile de oltaya tutulmuş bir balık gibi yakaladı beni.

ama son zamanlarda ben diye şahsileştirip hayatı kendini önemsemenin anlamı olmadığını da idrak ettim. Kolay oldu. düşüncelerin rüzgarda uçuşan bir uçan balon gibi olduğu zamanlar bunlar. bir değişim yönünden estiği açık. ülke büyük bir değişim geçiyor. hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı günlere girdiğimiz görünüyor. bir kısım insanlar mevcut düzenin değişmemesini standartlarının cehalet olarak gördükleri tarafından belirlenmesini istemiyor haklı olarak, bu kızgınlıkla şapşalca döşüyor küfürlerini, bileniyor haksız olarak. bir kısım kendisini düzecek yeni düzeni seçmenin keyfini yaşıyor ama gözü zafer körü haklı olarak. kendini önemli sayıp yok saymaya başlıyor diğerlerini haksız olarak. tadını çıkaramayacaklarından eminim, çünkü aslında ne istediklerini kendileri de bilmiyorlar. bir grup yeni bir oluşumda boşlukta yankılanan seslerinin daha çok bağırdıkça daha uzun süre yankılandığını farkettiler ve o boşluğa doğru koşuyorlar. biraz çocukca, sevilmeyen, eve gelsin istenmeyen aşarı, kırıp, dağıtan yaramaz çocuk gibi, özünde yine çocuk... çocuk her zaman sevimli bir kelime gelmiştir başına ya da sonuna aldığı kelimeler yapısını pek değiştiremeyecek türden.
fakat unuttukları bir şey var o boşluk onlar tarfından doldukça yankı kaybolacaktır. dolu bir oda da yankılanan sesle boş bir oda da yankılanan sesin farkını anladıklarında başka sözlere ihtiyaçları olacak. kırmadan, dökmeden oynamaya öğrenecekler, büyümeliler.
siyasetten bir süre uzaklaşmak gerek gibi, yoksa içte kocaman bir boşlukla çevreye boş gözlerle bakmak ile bir şeyler yapmalı hayalleri arasında arafta kalan bireylerden olunacak. korkutucu bir hal.
sonumuz lostun sonu gibi olmasın da...

yakında italya'dan haberlerimiz olacak temsilcilik açtık oraya. bir keloğlan vasıtası ile aktaracağız gündemi. monica abla ile güzel bir röportaj ile derkenar dilekçesi yazacağız. reha erus out bizim eros çocuk in.

o değilde bu 12 eylüller birilerinin çocukları için mi yaratılmış anlamış değilim, amerika halkını tenzih ederim ama bi rahat durun kardeşim ya. yoksa özünüzde iyi olduğunuza eminim. bir diğer ad olarak okyanus ötesi de güzel bir nick olur yahut deodorant markası olur. olmaz demeyin ne olmazlar oldu.

bak yine...
rahat duramadım. ama napayım ponpon kızları düşündükçe sinirim bozuluyor. yahu onlar ponpon kız. dokunmayın onlara çarpılırız! hayret bi şey. siz de yuhlamayın lan. mazallah çarpılırsınız!
o değil de aslında bir gün uzun uzun şah döneminin son zamanlarında ki persepolisi anlatmak lazım döndükçe dilimiz.
bak yine... töbe töbe..

tamam vazgeçtim, döndüm yüzümü ay'a ve sonunda en sonunda çok yalnız kaldığımı farkettim ve bir karar verdim;

dün yeniden, dinledim bu şarkıyı
kalmıştı çok eskiden
sözleri dedim bari yazıyım
en baştan yeniden

dün yeniden baktım eskilere
benim yeni evden
herşey değişmiş ama nakarat kalmış
söylüyorum aynen
yeniden

her geleni yok sayıp darlanmaksa benim tarzım
her gelene hırlayıp harlamaksa farzım
her gidenin ardından ahlanmaksa arzım

belki de bana benim gibi bir ahmak lazım!

öptüm. kendine iyi bak. bye. ( çok mesaj çok kontör.)

not: saygıdeğer emekçi ponpon kız sağ salim yere iniyor. ponpon ve yahkeme (hatalı yazılmamıştır.) kararı ile kaldırılan balığın austosla alakası yok.

12 Eylül 2010 Pazar

1984

1980

1981

1982

1983

1984

1985...

Her bir sesin sokaklarda yankılanıyor.

Bilmem, daha kaç vakit sürecek bu mahcubiyetin.

Yalnızlık hiç bu kadar kuvvetli esmemişti yüreğime

Ciğerim ise gecenin üçünde bir darağacında sallanıyor.


Bir boşluktu bu yol, içimde

Doldurulamayan zifiri,

Kıyısı deniz olan bir ülkenin hasreti

Güneşle birlikte üzerime doğuyor.


Okyanusun çok ötesinde

Bir cetvel, bir pergel

İnsanlığın üzerini çiziyor

Üç beş satırda bir fotoğraf karesi yahut bir tabloda istiklal

Mutluluğu anlatamıyor be Abidin.

bir gün,
12 eylül,

ha 1980 ha 2010


bir zafer,
yarı final sırbistan, son üç dakika kala öne geçen bir takım, 0,5 sn. kala kazanılan bir maç, final A.B.D ile ve şampiyonluk!?

Yine birilerinin çocukları kazanıyor!


bir seçim,

Değer mi ucu, değmez mi

Bıçak sırtında bir ülke

Her seferinde çimler eziliyor

çemberin içinde.

Ve bir türkü,

bomboş odaların rutubetiyle yankılanıyor


“kerküğün zindanına attılar beni
mazlumlar sürüsüne kattılar beni
bir yanım dağladılar ateşle annem
ne suçum ne günahım yaktılar beni
türkmen obalarından göçen anneler
ne yuvaları kalmış ne de haneler
gökkubbeyi sarar mazlum feryadım
elbette birgün güler bize seneler”

bir film/kitap/felsefe

gün alıyoruz

george orwell 1984 den.

Yıl 2010, 12 eylül

Birilerinin çocukları yine kazanıyor!

Son sözler hep bizim de bir anlamı kalmıyor

Hadi yine,

Eyvallah!