27 Ağustos 2010 Cuma

iki yol


çok kısa ama çok çetrefilli yolların ortasında bir siren gibi salındı mıydın. bir çığlıkla dünyaya gelip bir nefes bırakıp giderken ezdiğin topraksın sen.
hangisini seçeceğini bilmediğimiz yollarla çevrili bir yolculukta, yolcuyum.
hancıların tedirgin düşlerinde konaklar, hiçlikle yoldaş olurum.
çok mühim değil söylediklerim. hepsinin sonu aynı.
ele geçirilmiş bir ülkeye korku tohumları ekilmiş
kendi hayat kavgamıza bir dal tutturulmuştu
postalların sert adımlarında selamladık kabusları
nereye gidersen git
yol
kaç yaşına gelirsen gel
yol
gelecek düşledik
yollara
serdik
topladık da geldik
bizi marsa götürse bari
yollar.
güzel bir kızın gözlerinde
ipeksi teninde
gizli bu yollar.

günaydın, yeni gün.
yeni yollar.
umut her zaman mataradan çıkarıp yüzümü yıkadığım
dudaklarıma damıttığım suyum.
sen olmasan
kururum.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

adım adım


mutluluğun peşinden koşmaktı bizi hergün biraz daha öldüren
bizler ki bu hayatın ışığına bilinçsizce koşan böcekleriyiz.

ürkütmesin dün, bugün, yarın
martı çığlıklarının da,
çiçeklerin de ham maddesiyiz.

başaşağı asılı durduğumuz çınar ağacı
demokrattır dalları,
ve esen rüzgarda titreyen yapraklarıdır özgürlük.

bir adım daha attım sana
çıplak ayaklarımdan süzüldü o eski zamanın kum taneleri.


16 Ağustos 2010 Pazartesi

mavi bir alev


Mavi bir alev kavuruyor tenimi
Ve İhtilal gibi kazınıyor içim
Bir iki damla damlıyor yanağımdan
Mürekkep mi kan mı bilmem

Mavi bir alev
Kızarıyor yüzüm
Bir yanım dalıp gidiyor
Diğer yanım taş kesilmiş belli ki

Mavi bir geceyi sarıyor alev
Günahlar gibi davetkar
Zehir gibi acı
Ve tarlalar kadar bakir düşler.

Bu gece bir ant tutuluyor akıllarda
Bir daha hiç yaşanmayacak bu gece
Ve eskisi gibi olmayacak gündüzler de
Melodisi olmayan bir şarkının
Sözleri gibi sırlar
Savrulmuş dört bir yana kafiyeleri.

Dans ediyorlar
Müziksiz.
Ve mutsuzlar.

Kayıp odanın
Han ve hancı arasında sıkışmış yabancısı
Şimdi gitmelisin
Nereye bilmeden
Nasıl düşünmeden.

Bağlı kalsın gözlerin
Bir çukura denk gelsen ve tökezlesen de devam etmelisin
Ardına bakma
Bırak tarif edeyim sana,
Sen şimdi gidiyorsun
Ardında rüzgarlar söğüt dallarına gizleniyor
Bir başka yerlerin yabancısı olmadan az evvel
Uğurlar elbet seni titreyen bir el
Ve mavi bir alev.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

noktalar


Tanıdı mı beni gözlerin
bir merhabanla aydınlanırdı yollarım,
yabancıydım,
kanaatle maviden yeşil sulara.

dönerken gökyüzünü yararcasına değirmenler
acırdı içim.
yıldızlar altında bir ulu çınar
gövdesini tam iki kere kucaklarım.

ve aniden nedesiz bir sevinçle dolardı içim
ilgi çekici değil bildiklerim
sevmekle başlar ya her şey
tüm hikayelerimi en çok ben severim.

ve yalanlarımla kurduğum düş bahçesinin
salıncağında
sallanan çocukluğumun
hala sürter ayakları yere.

yırttık yine pabuçları ne desek olmuyor fayda.
bu seferde yalın ayak karşıladım gölgemi.

o kadar içten çağırdın ki adımı
nasıl bakarım ardıma.

bak hemen yıldızlar şurada değil mi
vurma ışığını böyle yüzüme,
ihtiyarlık böyle bir şey genç yaşlarda,
korkarım.

geçip giden bir ben değilim bu yoldan
son da olmayacak,
yakışıklı kelimelerin saçlarını tarar
koymayı unuttuğum tüm o güzel noktalar.

devam edecek...

yol


Savruk bir vedanın komedyasıydı hüzün

Ve sonradan trajedi koydular adını artistler

Bir delilikti bırakmak kendini denize

Bıraktığın an başladı bitişin.


Şimdi beni kime sorsan susar

Kime kendimi anlatmak istesem susarım ben de.

Suskunluğun peşinde yalnızca bir rüzgar.


Dost değil maziler ki konuşayım pey pey,

Böyle de beklenmez ahir.

Bir kelamdan ibaret her şey

Bin selamdan saklanmaz zahir.


Elbet bir es vardır nefesin

Son uzun solukta,

Evladır da gözyaşı.


Maharet değil evvel ama görme de hor,

Dimi getirdi seni buraya kadar.

Ehven bulma kendini

Evvelde sen ahirde sen.