25 Mart 2012 Pazar

İskemle

 Boş bir iskemle çektim karşıma, oturttum seni. Bir çay söyledim, bir de orta kahve bize. Masadan yansıdı gençliğimiz. Yaşlanmışız ulan çektik karşılıklı. Bir solukta oldu bütün bunların hepsi.
 Çay bardağa doldukça akşam oldu, içtikçe sabah. Günün battığı yerde bekledik. Günün doğduğu yere yürüdük. Bunların hepsini de bir nefese nefes ekleyerek yaptık bir çırpıda.



Sonra o çocuk üşümüş olmalı, geçti bir bir aralarından kasketli tüm yaşlıların. Uzandı kaldırdı kapağını sobanın ve attı kabuklarına tutunmuş kütüğü... bir çatırtı, bir kaç yalım sıçradı ardı sıra.. bir kaç ufak ah çektik senle karşılıklı ve bir yudumda içtik çayımızı. Ne hikayeler vardır kimbilir o masaların üzerine serili. Biz de kendimizi önemli sayıyoruz ya; yazık ulan bize.
Bırak hayıflanmayı. Bak yine kararıyor hava.


 Çıktık ağır kapıdan ağır ağır,
yürüdük bakırcılar çarçısından yukarı, boşalmıştı sokaklar ve kapanıyordu kepenkler. Ufukta kurşuni bir bulut, içinde kimbilir kaç tane damla barındırıyordu.

Susuyorsun!?
Konuşacak bir şey yok ki, her şey oluyor işte. Sadece oluyor. Ve o kadar boş ki söylenenler öncesinde ve sonrasında. Hayat işte konuşmakla sayılıyor tüm beklemeler.
Zaman denilen kordona bağlı bir metaldaki akrep yelkovan zamazingolarından ibaret değil. Zaman dediğin ya ne peki. Zaman ağır aksak akan bir klarnet sesidir. Hamiyet Yüceses'tir misal. Nasıl? zaman beklemektir ve beklerken kelimeleri tüketmektir. Neyi beklediğini bilmezsin çoğu kez.Sadece elinde tuttuğun kelimelerle beklemelerini anlamlandırmaya çalışırsın. Başka türlü kabul etmez seni hayat.
Biz kabul edilmeyenlerdeniz hayatın. Kıyıda ustura ağzında olanlar sadece severler. Diğerleri hep yaşarlar. Anlayamıyorum artık seni.
e.kozaroğlu
Anlamak işine gelmiyor çünkü. Çünkü; hayat bir caddedir. Etrafında en afilli dükkanlar, camekanlar, ışıklı, ipekten kumaşlar... evet,evet hepsi bunların hepsi olan geniş, kocaman bir cadde. Sonra insanlar var onlar zaman işte. Her insan bir zamandır. O caddeden akar giderler, kimi o dükkanların birine uğrar saatlerce çıkmaz kimisi bir başka zamanın peşine takılır yağmur gibi süzülür gider. Kimi.. Kimi de o zamanlara bakar, belki bir şeyler satması icab eder. Savrulur yaprak gibi bir ona bir buna. Çünkü evlat çünkü eşit değildir hiç bir zaman, hiç bir zamana.

Uzun uzun baktı. Gölgesi vuruyordu geniş caddenin ortasına. Korktu gölgeden. Bir ara sokağa attı kendini. Kurşuni bulutlar toplanmış göçüyorlardı. Toprak kokusunu bir kez daha içine çekti.

Gramofonda klarnet taksimi yükseliyordu,
birazdan hamiyet yüceses yankılanırdı.
Gölgesine seslendi,upuzun bir adım attı,
Antepten ayrılıyordu.
http://www.youtube.com/watch?v=fwlgtsH44a8&feature=related

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder