21 Mart 2012 Çarşamba

Bir hiç üzerine

bazen duvarda bir afiş, bazen alışverişte fiş, bazen yalnızca boktan bir düştür bahar. fakat ne afiş, ne fiş, ne de düş uğramaz insan oğlunun duraklarına.

biz çok kişiydik, aynı zamanlarda aynı mevsimleri tanıdık.
İlkokul sıralarında göz ucumuzla her seferinde baktık o renkli panolara. Kulağımızda öğretmenin ders sesi. Aklımız teneffüs sesinde okuduk yıllarca. Yıllarca okuduk. Bir sabah ansızın bahar gelir diye beklemeyi öğrendik ana kucağında.

Biz çok kişiydik. Aynı zamanlarda aşık olduk.
Kimimiz birbirine, kimimiz kuşa, köpeğe, minik bir tosbağa, kimimiz karşı sınıfta bir güzele, bir mahalleye, şehire, resime, kitaba, bir roman kahramanına, müziğe, gitara...

Biz çok kişiydik. Aynı zamanlarda tanıdık sevinci, çoğu kez yalnızlığa eş olduk acımızla. Önce yıldızları, ay'ı, denizi, ışığı, kumu tanıdık. Sonra yakamozu öğrendik. Sonra o yakamozun güzelliğine sebep küçük balıkçıkların olduğunu öğrendik.
Şarkılar söyledik olmazlar üzerine, şiirleri öğrendik. Ve kelimeleri tanıdık.
Aşkı öğrendik, denizin üzerinde bir vapurda, minik bir dudakta.

Biz çok kişiydik. Sonra ayrı olduğumuzu öğrendik. Farklılıklarımızı tanıdık. Kusurları gördük. Aslında bunlarla yaşanıldığını farkettik.
Fakat aslında çok kişi olmadığımızı öğrendiğimizde, önce öğrenmekten vazgeçtik, sonra düşlemekten, sonra kelimelerden, afişlerden, baharlardan vazgeçtik.
Vazgeçmenin de öğrenildiğini,
ana kucağında beklemeyi öğrenirken öğrendiğimizi,
çok geç farkettik.
Biz çok kişi olduğumuzu, kendimizin bir hiç olduğunu idrak ettiğimiz de öğrendik.
Sahi biz ne çok şey öğrenmişiz!

Mart'ı hiç sevmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder