3 Ocak 2009 Cumartesi

Adı Aşk


-->

Küçük bir geminin
Kalabalık yolcuları arasında
Sığındığımız merdivenlerdi
Suyun üstünde yürüten bizi.
Ne varmak ne yetişmek ne de geç kalmak
Sadece yaşamak papatya gibi
Savruk rüzgara aldanarak
Yaprak yaprak açmak
İşte bütün mesele.

Bazı anlarda durur kelimeler, dökülmezler dudaktan bu anlarda buharlaşıp havada süzülmeyi tercih ederler gidecekleri yere mutlaka giderler, hınzır ve yaramaz bir çocuk gibi hareketlidirler, bir şekilde varacakları yolu arayıp bulurlar. Nice şairler yazarlar bu kelimeleri arar durur, kimisi buna ilham perisi der, kimisi his... adına yüzlerce tanım yapılıp hala anlaşılmaz bulunan bu şeyin adıdır belki de aşk!

Örneğin Hayyam bir dizesinde şöyle diyerek benliğini tanımlar;

-->
ben olmayınca bu güller , bu serviler yok.
kızıl dudaklar , mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar , akşamlar , sevinçler , tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya , ben yok o da yok.

kendi varlığını bu şekilde sorgularken yine o içine dolan ve ciğerlerinin inip kalkmasını sağlayan ve o anda yaşadığını gösteren emarelerden ibaret saymak hayatı ne kadar doğru.

Burası tartışılır ancak tartışılması güç bir şey vardır, aşk hayattır hayata tutunmak ise ancak gerçek aşkla mümkün olur.


-->
Hayalden güzel
Durmak karşında öylece
Kıpırdamadan bakabilmek gözlerine
Başkalarını düşünüp ürkmem önce
Sonra bir çocuk gibi gizliden yazmak seni defterlere
Hayalden güzel
Konuşmak senle
Bir telefon kulübesinde
Her biten jeton içime düşüyor sanki,
ve çarptığı yerden çıkardığı o metalik his,
Örtüyor sesini de bir parça.
Çaresizlik işte şimdi
Orda uyurken sen
Durup burada beklemek.
Tanımadığın insanların dillerinde şimdi ismin
Sen kendine yabancı
Sokaklar sana
Arkandan gelemedim
Çaresizlik diyemem
Yiğitlik desem seni değilse bile
belki kendimi kandırırım.


kendini imha etmezse, devam edecek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder