5 Şubat 2009 Perşembe

remember, remember the fifth of november

Bir film.
Soğuk karanlık sokaklar. Gelecekten bir gün veriliyor işaret olarak bir sonra ki gelecek yıldan bir güne. Karışık kafalar, soru işaretleri ile dolu usların aydınlanması için bir güneş bekleniyor. Sokaklar her zamankinden daha karanlık. Taşların altında kumsallardan daha fazlası gizli iken, o taşların ardını görebilecek cesaret kimsede yok.
Bir adam tek elde toplanmış idarenin hüküm sürdüğü ve her şeyi insanların iyiliği için(!) olduğunu savunan bir adam. Bir yönetici, modern zaman kralı, tüm kitle iletişim araçlarının sahibi, gölgesini bile yönetiyor.
Bir kadın karanlık taş sokaklarda süzülen pencere önü çiçeğinden biraz daha fazlası, sadece görsel olarak kalıcı ve karıştırıcı değil, geçmişi ile çocukluğundan o güne kadar taşıdığı anılarının esiri, bir sonra ki adımı atacak cesareti içinde derin bir yerlere saklamış, kendini yatağının altına kapatmış, ayağa kalkmak için bir el bekleyen küçük bir kız çocuğu. Başkalarının savaşında kendini iki cephenin tam ortasında bulmuş.
Ve bir yüz. Kısaca ''V''. Tanımlanamaz, bir yer ait olamaz, tek istediği taşların ardını gösterebilmek. Ama bunun için taşları yerinden oynatması gerektiğini biliyor. ve bir planı var.
Senfonik bir müzik eşliğinden taş binaların sembolik değerlerini havaya uçururken gülümseyen bir yüz o. Günü gelene kadar bekleyecek biri. Her zaman kırmızı bir gülle savaşan, ironik savaşcı.
Alan Moore'un yazdigi cizgi roman serisini, Wachowski kardeşler ekrana taşıyor, Hugo Weaving ve Natalie Portman oynuyor. Konu İngilterede geçiyor. Hani şu büyük britanyada, güneşlerin batmadığı imparatorlukta(!)
aslında bir konu var deyip izlenir, izledikten sonra aynı konuların aynı yerde olduğu görülecektir. Düşsellikten biraz daha fazlasını gösteren ama asla gül bahçeleri vadetmeyen bir görsel. tamam belki birazcık da görser!

Aa bu arada, kırmızı gül ne alaka diyorsanız? bakın film işte onu anlatıyor. Taşların ardında kırmız güller var, iyi bakın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder