7 Ekim 2011 Cuma

paint it black

"...İçimde kopan fırtınanın ilk rüzgarı, cigerime dökülen onca sigara küllerini havalandırdı.
ve sonra duvara gölgesini çarpan ağaç dalları gibi kaskatı ve kırılgan kıldı ruhumu.

Fırtına kopup geldiğinde yapacağın fazla bir şey kalmaz küçük bir çocuk gibi kuytu bir köşe bulup saklanmak ve bitmesi için dua etmekten başka.

Yine böyle anlardan biriydi karanlık ve ıslak bir köşede küçük bir çocuk gibi saklanıyordum.
ve ilk kez onu görüyordum.

Daha önce anlamını bilmediğim fakat daha sonra hep dillendireceğim o kelimeyi buldu aklım işte o anda;
masumiyet."

Diye başladım kitabıma. Yazılacak çok şey var ve alınacak çok karar.

"Gözleri bir misket gibi karanlıkta parıldıyordu. Sonsuzluk dedikleri şey o an o parıltılara bakmak gibi bir hal olmalıydı.

Her şeyi yeni tanımlamak ve her görüleni yeni bir icatmış gibi şaşırmak içinde bir çığ gibi büyüyen merak duygusunu keşfetmekti.

Fırtına geldiğinde o köşede saklanmaktan başka seçeneği olmayanların almak zorunda olduğu kararlar tutsak kılıyordu hayatlarını.

Olacak her şey olmuş gibi geldiği vakitlerdi. Oysa olacak o kadar çok şey varken bunca düşünce arasında kaybolmak basbaya bir çocukluktu. Karanlık ve ıslak bir köşede küçük bir çocukluk hali ise başka hiç bir şeye benzemiyordu.

O köşede saklananlar tüm hayatlarını orada geçireceklerini düşündükleri bir korku kaplar bedenini. O köşe sığınılacak bir limanken uzaklarda fırtınalarda dalgaların arasında kaybolan gemiler olacaktı. O gemilerin yelkenleri parçalanacak, güvertesi su dolacak, dümeni kilitlenecek ve sonsuz bir karanlık her yanı boyayacaktı."

Korkular,
alınması gereken kararların üzerine bir fırtına gibi çöktüğünde misket gibi parıldıyan gözlerin bizi kurtarmasını bekleriz yahut o zifiride bir şeyin misket gibi parıldamasıdır tek istediğimiz.

Alınacak kararlar varken
korkular her yanı kaplamıştır.
Korkular her yanı kapladığında ise
mutlaka alınacak kararlar için çok geç olmuştur.

Gün bir perdeyi çeker gibi, ansızın çalan bir kapı gibi, başındayken taşan bir kahve gibi batarken,
ve sessiz bir gemi gibi koca denizin ortasında, belki de yolcusu olmayan kırık bir otobüs durağı, sonbahardaki bir ağaç gibi bekliyordum kışın gelmesini."

ve kitabın kendi sonunu yazmasını.

1 yorum:

  1. "...mutlaka alınacak kararlar için çok geç olmuştur..."

    kararlar almak için hiçbir zaman geç değildir aslında eğer yolunu değiştirecekse.

    YanıtlaSil