14 Nisan 2009 Salı

Nisan'a dair, inci...


Öylece durup tam o anda,
bazen anlatılmak istenen nice şey,
vazgeçişlerin o tutsaklığında hüküm sürer.
dökülmeyen her bir kelime
lanetlenmiş bir şekilde
esir olarak
karanlık odalarda konaklar.

güneşin o yakıcı ışığında
uçuşan tozları bile görmeye hasret,
yavru kuşların zor duyulacak cıvıltılarından
ve içe dolacak o sıcacık
heyacandan yoksun kalırlar...

rivayete göre, bir yağmur baharda en verimli şekilde yağarmış, doğanın yeniden uyanışında güne başlamadan önce, o üzerindeki rehavetini atmak için aldığı duş misali, en keyiflisi de baharda yıkanan toprak, sokaklar, şehirler ve insanlarmış...

bahar;
o dağlarda çiçekler açtıran... uyanışın sembolü...
nisan yağmurları;
ıslaklığın dudaklarda ki yakıcı tadı...

bir başka rivayet ise inci üzerine, istiridyenin, nisan yağmurları yağarken denizin yüzeyine yükselip bir yağmur damlasını içine almak suretiyle oluşturduğu doğa harikası.
bir gün söyleyemediklerimizde işte aynı bu istiridyenin içinde tutsak olan taneler gibidir. Zamanla biriktiğini, o kapalı delikten eşsiz bir güzellik olarak, o tutsak olduğu istiridyelerin kabuklarını kırarak dışarı çıkacağı günü bekler.
yalnız çok azı doğru yerlerde zerafeti ile övünür hal alacaktır...

Öylece durup tam o anda,
bazen anlatılmak istenen nice şey,
vazgeçişlerin o tutsaklığında hüküm sürer.

bir istiridyenin sımsıkı sarılı kabuğunda
kapkaranlıkta
bembeyaz bir ışık hali alır nasılsa.
dönüp duran kum tanesi,
tuzlu suya hasret ay ışığı tadında...

İşte Nisan da böyle bir aydır...
İnsan'a dair olan masumiyetle yağan yağmurları, insanı en çok yatağa düşüren o garip havası ve rüzgarı, iyilik ile kötülüğü bir arada tutan bir istiridye gibidir... dışarda yokedici tuzlu sular, içinde değişilmez bir güzellik...

Aşk, nisan yağmurları gibi yıkarken insanı,
ıslanmamak için sığınılan saçaklarda alınan soluklardır hayat.
hasta olmamak için sığınılan vitaminlerin yalancılığında
bahar havasıdır nasılsa,
dağlarda açan çiçekler mor
ve söylenen şarkılar hep geleceğe dairdir.

en bereketli yağmurlar olarak adlandıran nisan yağmurları sizi ısladığında korkmadan durun altında eskilerin dediği gibi o yağan yalnızca yağmur değil, rahmetdir.

varsın yıkansın düşlerimiz,
bahar yeşertir her birini,
salıverir umut toprakların derinliklerinden
doğaya...

Evet, nisana dair söylenecek pek çok şey var, inciden yola çıkarak geldiğimiz bu yolda bohçamıza bir gözatmak adına ve arada ki boşluklar için lütfen, ustanın incisine bir gözatın... ;

peki ne diyor bu eşsiz, masalsı anlatı;
nisan yağmurunda aşkla yıkanmış kalpleri
istiridye belleyip içine işlemiş bir inciden bahsediyor.

öncelikle herkesin her şeye değer biçmekte çok kararlı olduğu bir dünyadan bahsediyor,
hayatın yalnızca maddiyat ile ölçüldüğü ve betimlendiği bir dünyada,
zaten farklı bir davranışta beklenemez..

diğer taraftan denizi tanımadan boğulmayı öğrenmiş bünyeler için,
değer, kıymet gibi şeyler hesap defterlerin üzerinde yazan meblağlar değil bambaşka anlamlar
ifade edebilir. İşte bundan bahsediyor...

Yani, kimine göre çakıltaşları aşkla yıkanınca inci, inciler ise yalnızca bir gözalıcısı olabiliyor.

iyisi mi hikayeyi büyük şairden okumalı, masalın bu yolculuğunda bohçada ne dolu olduğunun önemi ancak o zaman kifayet kazanacaktır...

2 yorum:

  1. öylece durup tam o ayrılık anı misal döner bakarsın son bir kez istanbul'a içinden akar ılık garip bir şeyler. kader. bu büyülü akış gözlerinde seyreder sonra.

    aylardan nisandır, yaşın desen yeni elveriyor belki bazı kabuklanmalara, bırakıp gitmelere sebep bile belirtmeksizin, bazı terklere, aldanmışlıklara, yaşanmışlıklara, göçlere. yeni yeni sertleşmektesindir belki hayata, rüzgar dondurmaktadır belki sıcacık bir yerlerini, ta içindeki kapılarla hayatın kapıları birbirine bakmakta, belki cereyan yapmakta üşümektesin, öksürmektesin ki hayat gıcıklandırmakta boğazını. tükürmek istemektesin. yapamadığını görerek hem de.

    nisanda bir şehri bırakıp gitmek zorunda kaldığında ağlamaktır belki aşk. belki aşktır ayrılırken bir şehir. belki bir şehir giydiğinde güzeldir nisan.

    bunu okuyunca benim de aklıma istanbul geldi. kiminin aklına toprak, kimininkine sokak, kimininkine bir başka şehir gelebileceği gibi.

    eline sağlık.

    YanıtlaSil