14 Mart 2009 Cumartesi

Metrobüs İnsanları...

tren gelir hoş gelir...

bir anda her şeyi çok güzel yapan, bir çok insanı çok memnun eden ulaşım aracı. (!)

dünyanın her yerinde metrolar bir gelişmişlik göstergesi iken, üst gelir düzeyi insanlar için bile ilk tercih edilen araçken. bizde metrosu olmayan bus'un bu kadar sükse yaratması tam anlamı ile trajikomiktir.

metrobus şehri istanbulumuz'da sürekli kullananlar için geçerli olmak üzere üniversite öğrencileri, alt gelir grubu insanların tercihi olmaktadır. (iş bu yazıda, ülkemizde orta gelir düzeyi artık kalmadığı için değinilmemiştir.)

metrobus, bir alternatif, bir kolaylık olmaktan daha çok bir zorunluluk halini almıştır. genel çerçeveden bakınca zaman-emek hesabında bir avantaj sağladığı bir yere kadar kabul edilebilirken, en temel normlarını düzenleyememesi ise tam anlamıyla ayıptır.

bir metrobus durağına ulaşabilmek için en yalınından bir giriş çıkış olmak zorundadır lakin bizde öyle bir düzenlenmiştir ki, buradan çıkış yok tribün felsefesi ile hareket edilmiştir.

tam bu noktada bir anı ile sizi başbaşa bırakayım sevgili okur;

tarih:13 mart 2009

yer: mecidiyeköy metrobus durağı.

saat: 19.30 suları.

metrobüse eskaza binebilen şahıs, kalabalık bölümlerde buğulu camlarından hangi durakta olduğunu anlama gayreti ile beyin hücrelerine fazla mesai yaptırmaktadır.

ulan nerdeyiz ya, yok be daha perpa ama otobüs durakları değil mi şu hahanda hissediyorum rabbime sorayım mecidiyeköy mü? bi başımı uzatım kapıdan aman ya, burasıymış ineyim. düşünce baloncukları eşliğinde inilir evet neyse ki doğru duraktır ama bi saniye çıkış sol taraf ama bu kalabalık? aman tanrım bir şey mi oldu acaba. inşallah kimseye bi şey olmamıştır. o da ne? herkesin suratında kauçuk bir gülümseme var. ne diye peki bu kalabalık? niçin bu ifade?

neden insanlar sağ tarafa doğru gidiyor ordanda mı çıkış var bi sn aslında olmalı ama malesef yok. işin akıbeti anlaşılmaya başlanıyor, yaklaşık en kötü tahminle 1000 (yazı ile, bin) kişi yukarı çıkmaya çalışıyor iyide aynı sayıda aşağıya inmeye çalışan o merdivenleri kullanmak zorunda insanlar var, içine girdiğin küçük kaygan deliği kocaman bir dünya mı sandın sözleri aklıma geliyor o an, ya sırası mı şebnem ferah diyorum ve atıyorum kafamdan bunu hemen, iyide burdan çıkış yok, nasıl olacak kimsede yukarı çıkamıyor.

ama buna rağmen çıkan tek şey benim sinirim. yahu bu ne rezilliktir. insanların büyük çoğunluğu isyan etmesi gerekirken bu saçmalığa bu onursuzca duruma lan bu ne ya demesi gerekirken, herkesin yüzünde yine o sinir bozucu kauçuk ifade, gülümseme var. acaba kötü bir rüya mı görüyorum diye düşünürken önde bir guru görüyorum öncü birlik gibi karşıdan hızla gelen metrobüse aldırmadan ilerliyorlar. kayışı kopartıp onlara takılıyorum ardımdanda bir sürü insan devam ediyor. takip ettiğim kişiler bir anda e-5'in ortasında yavaşlamış trafiğin arasından karşıya geçiyor. bir arkadaşım ekolüde peşinde.* sonra sonra aşağı iniş yok yine bariyerlerden 5'e basılmış hugo gibi zıplanıyor ve kadın, çoluk, çocuk çamurun içinde yokuş iniliyor.

hava kurşun gibi ağır, yağmur bardaktan boşanırcasına. çamurlu ayak izleri kalıyor geride mecideköy metrosuna ilerlenirken. o çamur bir iz bizden, aynı insanlarımız gibi kauçuk ifadeli yüzleri yansıtıyor.

artık buna kızamıyorum bile. bu bir kabus olmalı. yazık. yazılı düşünce baloncukları beliriyor o sıra tepemde, elime bir iğne alıp patlatıyorum o balonları, tv.de görmüştüm bir büyükte(!) öyle yapıyordu bir bildiği vardır diyorum. ıslak yolların ıslak düşünceleri ile yola devam ediyorum, durmuyorum(!)

bizi bu duruma düşürenlerde, bu durumu dünyanın en önemli hizmeti diye gösterenlerde bu güne kadar insanlığın gelişimi için çalışmayan tüm zihniyette ki belediyelere tek kelime ile yazık dedirtendir.

metrosu olmayan otobüstür efendim metrobus. ya da inişi olmayan çıkış yahut çıkışı olmayan iniş.

kısa sürede yol aldıran ama uzun süre seni durağında konuk edendir.














''paris'in meşhur metrosu''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder