13 Ocak 2009 Salı

Bir an için...


Hayat, bir an için nazan öncel şarkısı gibi olsa, hani o eski şarkılarından 1995'lerden göç albümünden, gidişler için hep istekli dönüşler için tedirgin, geçmişe değil ileriye özlemli ve yare, baharları beklemesi öğüdünde bulunan.
Yahut bir an için müzeyyen senar şarkıları gibi olsa, taş bir plak gibi çızırtılar arasında anason kokulu gecelerde mücrim gibi titrek,ufacık umutlara bir yaprağın sonbaharda sıkıca dalına tutunmaya çalışması gibi tutunan, kırmızı güllerin alı olduğu zamanlarda acının katmerli bir şekilde hissedildiğinin farkında, yanık yanık...
Peki bir şekilde, Sezen Aksu şarkıları gibi uzaklardan kanat çırpmaya başlayıp yanı başına konan bir uçan malukat gibi, Bir İstanbul hatırası konduraverse her akla düştüğünde değiştirilmeden bitmesi beklense o kanat çırpmalar...
Bir zaman için, monica molina şarkıları gibi olsa fadonun bize uzak dillerinde dökülse dillerden ama hep o tanıdık yollarda esen rüzgarlar gibi esse müziği...
brooklyn funk essentials ve laço tayfa ortalıklığında ay ışıkları vursa gece yarıları üzerimize...
sabahlara hep grup vitamin güleçliğinde başlasak bir zaman için...
Gül kendine dese mor ve ötesi renkler...
Kings of Convenience know how diye sorsa...
frank sinatra yağmurda ıslanırken, Édith piaf bizim için paris sokaklarında gezinse, Ezginin günlüğü, şiirleri besteleyip kulağımıza ninniler söylese, çocuğun kurgularından bahsetse ...

Bir daha yaşar gibi oluruz muyum acaba hayatı, geçer gibi olur muyuz hep gitmek istediğimiz farklı farklı yollardan ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder