14 Mayıs 2012 Pazartesi

Üzgünüm...

Kötü; iyi olmayan. İyi, idare eden durumu nitelendiren bir kelime. 
Göründüğü gibi basit. Hepsi bu,
peki hepsi buyken;
Neden?

Üzgünüm;

Gönül verdiğim takımım şampiyon oldu. 
Gördüm ki, bunca engame arasında bir kaçıştan başka bir şey değilmiş. 
Kitlelerin ne kadar dolu olduğunu, 
saldırganlığın içinde volkan gibi çağladığı bireylerin oluşturduğu 
garip garip topluluklar haline geldiğini gördükçe, 
uzaklaştım her şeyden. 
                ve şimdi berbat bir küfür gibi çirkin bir tat var ağzımda.

Ben galatasaray'ım asaletiyle ilgilenirken,
kirli bir para tuzağı ve onu içine çekenlere, 
afyonlardan bile etkili bambaşka tuzaklar hazırlaması.. 
Üç kuruş paranın nasıl ceplerden çekilmeye çalışıldığı...
Heey! sen çok çalışan az kazanan, 
bırak.
çok kazanıp az çalışanlar sevinsin, üzülsün. 
Senin başka başka dertlerin var 
ve gördüğün sadece bir rüya. Sabah yeni bir kabusa uyanacaksın yine. 
Yine bir belediye otobüsünün yağlı camına dayanacak başın 
yahut kolun uzayacak 
ve belin ağrıyacak tutunma telaşında, 
                                           hayata...

para emektir, emek zamanın, zaman sensin. 
ve doğduğun gibi ölebileceksen,
                                           şanslısın.

ve, ben ölüyorum artık sanırım. 
                              Şansıma sokayım!

Uzunca bir zaman bu ruh halinin uzun ergenlikle ilişkili olabileceğini düşündüm. 
Pesimist, bohem gibi entel triplerle bi bok sanmama kendimi neden olacak ilişkilerden koşarak uzaklaştım.
Uzaklaştım da bu ne a.k!
Fakat...
şimdi anlıyorum,
gece serin bir meltemle odama dolarken
sabaha yaklaşıyorum.
gün doğacak
ve ısınacak hava
sen uyurken orada
ben üzerime çekeceğim karanlığı,
karanlık büyüyecek içimde
içimde bir zamanki çocukluğum
hiç büyümedim ki
peki ya öyleyse,
ben, ne vakit öldüm?

elimden geleni yapıyorum ama çok yüküm var
hiçbir zaman mutluluğa inanmadım.
savaşmaktan korkmadım ama
kaybetmekten neden bu kadar kaçtım.

Üzgünüm,
kelimesiz,
tarifsiz.
Ben ölüyorum şimdi
ama ben 
ben bir zamanlar da çocuktum.
hırslardan, ondan bundan sıyrılabilsem
geri döner mi zaman?
tutsam akrebi ellerimle
zehirini boşaltsam yelkovana
geri gelir mi kaybettiklerim?
ve ben dönebilir miyim
o ardımda bıraktığım geriye.
fakat bu değil belki de istediğim,
heeey sen, sen her kimse...
nasıl çözdün yaşamayı,
mutsuzluğun bu denli derinliği
korkutmuyor mu peki seni?
ne tür bir kabullenişle yumuyorsun gözünü,
anneciğim beni dünyaya getirirken ne düşündün acaba?

ve ben dünyaya geldiğim vakit,
sen?
veyahut sen dünyaya geldiğin vakit ben...

http://www.youtube.com/watch?v=ld3AZyGWEgk&feature=related

2 yorum:

  1. hiçbir şeye geç değilsin, olmuşla ölmüşe çare yok derler; geri getirebileceklerin için elinden geleni yap. hayat kimseye mutluluk vaadetmiyor; sen yaratmaya bak ya da mutsuzluktan kaçmaya.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. salt mutluluk diye bir şey yoktur. hayatta beklenmeyecek tek şey teşekkürdür. o zaman bir parça yükler hafifler, zaten hepsi bu.

      Sil