24 Mayıs 2012 Perşembe

Sokak ve köpek

Sokak köpeği yorulur mu?

Peki ya bakımlı bir dişinin taranmış tüyleri kadar ferah olabilir mi görünüşü bir sokak köpeğinin?

Zenginlik Nedir?
Feda etmeye değer mi bu uğurda bütün ömrü?

Peki ya bir orospudan daha mı hallicedir, ki bir adamın altına yatmak ve boktan yağ tulumlarına sarılmak para uğruna, yoksa müvekkillerin ağzında bir sakız gibi çiğnenip tükürülmek sağa, sola?
Hangisi daha zor bilemedim!

Hadi battı bu kusturucu leş düzen, başka bir dünya hakkatten mümkün mü?

Bir deniz kıyısında kırık dökük,
su alan üstelik,
bir sandal götürebilir mi engin ve sonsuz dalgalar arasından?

Diyelim umudu yüklendik,
bindik gidiyoruz işte usul usul kıyıdan,
ne var ki yükümüz ağır hayal..
ve her yanından birazcık suya değdirdik, yükü iyice şişirdik.

Oldu ya, devirdik sandalı ve yuttuk tuzlu suları!
Bir başka yabanda bir yabancı çıkıp, uzatır mı elini ve tutup çeker mi karaya,
vermeden son nefesi sönük yıldızlar da biran için parlayabilsin diye üfürmeden hemen önce.

Korkum toprağa ekilmek değil yanlış anlama, gübreyiz ya şunun şurasında.
Bir sevdalı bulut belirip yamacımızda yanılıp da dökerse damlalarını üstümüze, gider tekrar filizleniriz bakarsın ya, işte o koyuyor adama.


Norah Jones- Summertime

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Üzgünüm...

Kötü; iyi olmayan. İyi, idare eden durumu nitelendiren bir kelime. 
Göründüğü gibi basit. Hepsi bu,
peki hepsi buyken;
Neden?

Üzgünüm;

Gönül verdiğim takımım şampiyon oldu. 
Gördüm ki, bunca engame arasında bir kaçıştan başka bir şey değilmiş. 
Kitlelerin ne kadar dolu olduğunu, 
saldırganlığın içinde volkan gibi çağladığı bireylerin oluşturduğu 
garip garip topluluklar haline geldiğini gördükçe, 
uzaklaştım her şeyden. 
                ve şimdi berbat bir küfür gibi çirkin bir tat var ağzımda.

Ben galatasaray'ım asaletiyle ilgilenirken,
kirli bir para tuzağı ve onu içine çekenlere, 
afyonlardan bile etkili bambaşka tuzaklar hazırlaması.. 
Üç kuruş paranın nasıl ceplerden çekilmeye çalışıldığı...
Heey! sen çok çalışan az kazanan, 
bırak.
çok kazanıp az çalışanlar sevinsin, üzülsün. 
Senin başka başka dertlerin var 
ve gördüğün sadece bir rüya. Sabah yeni bir kabusa uyanacaksın yine. 
Yine bir belediye otobüsünün yağlı camına dayanacak başın 
yahut kolun uzayacak 
ve belin ağrıyacak tutunma telaşında, 
                                           hayata...

para emektir, emek zamanın, zaman sensin. 
ve doğduğun gibi ölebileceksen,
                                           şanslısın.

ve, ben ölüyorum artık sanırım. 
                              Şansıma sokayım!

Uzunca bir zaman bu ruh halinin uzun ergenlikle ilişkili olabileceğini düşündüm. 
Pesimist, bohem gibi entel triplerle bi bok sanmama kendimi neden olacak ilişkilerden koşarak uzaklaştım.
Uzaklaştım da bu ne a.k!
Fakat...
şimdi anlıyorum,
gece serin bir meltemle odama dolarken
sabaha yaklaşıyorum.
gün doğacak
ve ısınacak hava
sen uyurken orada
ben üzerime çekeceğim karanlığı,
karanlık büyüyecek içimde
içimde bir zamanki çocukluğum
hiç büyümedim ki
peki ya öyleyse,
ben, ne vakit öldüm?

elimden geleni yapıyorum ama çok yüküm var
hiçbir zaman mutluluğa inanmadım.
savaşmaktan korkmadım ama
kaybetmekten neden bu kadar kaçtım.

Üzgünüm,
kelimesiz,
tarifsiz.
Ben ölüyorum şimdi
ama ben 
ben bir zamanlar da çocuktum.
hırslardan, ondan bundan sıyrılabilsem
geri döner mi zaman?
tutsam akrebi ellerimle
zehirini boşaltsam yelkovana
geri gelir mi kaybettiklerim?
ve ben dönebilir miyim
o ardımda bıraktığım geriye.
fakat bu değil belki de istediğim,
heeey sen, sen her kimse...
nasıl çözdün yaşamayı,
mutsuzluğun bu denli derinliği
korkutmuyor mu peki seni?
ne tür bir kabullenişle yumuyorsun gözünü,
anneciğim beni dünyaya getirirken ne düşündün acaba?

ve ben dünyaya geldiğim vakit,
sen?
veyahut sen dünyaya geldiğin vakit ben...

http://www.youtube.com/watch?v=ld3AZyGWEgk&feature=related

11 Mayıs 2012 Cuma

Ne?

Şimdi tam olarak olması gereken yerdeyim ama bu olmam gereken yerin bu olmadığı bilincinden kurtulmama engel değil. Olması gereken yer, hayat denilen zımbırtıda yaptıkların ya da yapmadıklarınla bir şekilde bulunduğum konumu tanımlar. Lakin bu zımbırtıda insan denilen malukatın hayalleri olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan, hayal kurar, düşünür, düşler. Önü alınmaz bir şekilde hem de. Aksini iddiaa eden yalan söylüyordur. Zaten son zamanlarda özellikle bu kadar iyi yalancılar yetiştirmemizin başka bir anlamı olamaz.

Olmam gereken yerin ne olduğunu bildiğim zamanlar da bilemediğim zamanlar da oldu. Olması gereken yerde bulunmanın verdiği o ağırlık, olmam gereken yerlere gidişimi hep engelledi, her gelişmede mani oldu. Olmam gereken yerin olması gereken yere bir yolculuk esnasında durak olduğunu düşünerek bunca zaman kendimi avuttum. Fakat ben artık şarkı dinlemek değil, bu boktan sesimle şarkı söylemek istiyorum.

Ben merkezci ilk ve muhtemelen iş bu tek yazıyı bu vesile ile biran önce sonlandırma telaşındayım. Öyle kurulacak cümle var ki ve her biri aslında o kadar manasız ki yazmak bile eziyet. Eee austos bozuntusu ne bok yemeye yazıyorsun o halde diyen olursa - lan kim niye desin, sanki başka okuyan var- işte nedensiz, derim. Her şey nedensiz olur, nedenini biz sonradan yorumlarız. Aynı gazete köşelerinde ki aptal fal yorumları gibi, akşam okurken eee lan harbi bak bu bundan dolayı olmuş, bilmiş oğlum/kızım adamlar, mantığı.

Acayip geveze olduğum günlerden bir günde Ülke denilen üzerinde yaşadığımız ve bizim daha iyi şartlarda yaşamamızı sağlayan yer komedi filmine dönmüş bir gündemle nefes alıyor. Hukuk, oyun hamuru gibi olmuş vaziyette, büyüklerimiz çocukluklarını özlediyse demek...

Bu nedenle çok konuşulacak değil, çok susulacak zamanlardayız. Zaman ana, yeniden doğurana kadar kendini, ben kendi biricik anneciğimin anneler gününden başlayarak, bunu okuyan herkesin anneler gününü kutlarım. Analarımız dilerim, siyasete karıştırılan kavramlar olmaktan çıkar ve o masum kokularıyla, güzellikleriyle çocukluğumuzun ellerinden tutarak yürüyen sıcaklıklar olarak, sağlıkla hep yanımızda olurlar.

Hukuk, şike, eyyam, adalet, kanun, insan, çıkar, güç, güçlü, denge, para... para... para.. endüstriyel kurumlar, amatör ruhlar. Akıllı sütler, aptal yerine konulan insanlar. Aslında baya zekiler de çevreleri kötü. Büyümüş küçüklerden olmamayı dileyen çocuklar yetiştirirler.

Kimseyi itham etmeyen ve suçlamayan, Bir salağın, zırvalıklarını dinlediniz. Vaktinizi çaldıysam affola. Vaktime ortak olduysanız eyvallah.


http://fizy.com/#s/3hx19k