5 Temmuz 2009 Pazar

Küçük Gün Işığı...


'Üzgünüm bugün, asıl en üzücü tarafı ise üstelik hiç bir sebep yokken.' dedi adam ve ekledi karnım aç olduğu için üzgün olabilirdim bir bebek gibi, oldum da zamanında.

yahut oyuncağım kırıldığında dünyanın en büyük derdi buymuş gibi üzgün olabilirim, oldum da.

Bir başka şehire taşınıp her şeye sıfırdan başlarken misal, yalnızlık doldurup sırt çantama, yeni okullara adım atmanın tedirginliğide üzmüş olabilirdi beni, kimbilir belki oldu da...

Kalbimin kırılmasına aldırış etmediğim zamanlarda, tekrar onarılmasına izin verdiğim anlarda hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmenin üzgünlüğü de olabilir bu, oluyor ya...

Sıcacık bir gülümsemenin ardında tutsak kelimelerin üzüntüsünü de paylaşmış olabilirim, paylaşmak hep güzeldi, paylaşamamanın üzüntüsü de olabilir öyleyse, öyledir ya...

Kırık bir şarkının, bir yaz rüzgarının, mavi gögün altında uzanmanın, peşini hiç bırakmayan ve geçmiş gibi bacaklara takılan kumların da üzüntüsü olabilir bu, bir daha yaşanmayacağını bilmenin o anın ve şimdiden özlemek çakıl taşlarının hep denize bakan yüzlerini...

üzgündür akşam vakti güneşe sevdalı gündöndü çiçekleri, ay ile avunur dertleşir kelimeler, güneşin kulağına bir vakit gider diye hep içten söylenir en etkili sözler...

ya duyamazsa, ya bilmezse üzüntüsü ve hep bir şeylerin yanlış olduğu hissi...

Üzgünüm dedi adam, hiç bir sebep yokken hemde, asıl en trajik yanı bu olmalı...

küçük bir günışığı, doğruca pencereden vuran, kitabımın üstüne, elim kalem tutmuyor çokçadır ve dilimde hep aynı dolanıyor kelimeler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder