10 Şubat 2009 Salı

Yağmur...


her $ehire, her evin üstüne ayrı yağan ama en çok İstanbul'un o büyülü sokaklarıyla ilginç danslar etmeyi seven doğa olayı.

İstiklal caddesinin o yoğun kalabağında nefes alı$lardır kimi zaman, karaköyden inerken bir kitap sayfasındaki betimlemedir bazen. galata köprüsü üzerinde bulunan kovalarda balıkların $arkılarıdır. aksarayda trafikte saatlerce kalakalmaktır. kalabalık otobüslerin içinde cama kafayı dayayıp tek tek damlalarını saymaktır. okula giderken çatıya vuran gürültüdür her seferinde uykuyu hatırlatan. çalı$ıyorsak kimi zaman ofisin camının önünde kahve molasına e$ olandır.

yahut seyyar satıcıların sokak arabalarını sığınmak için bir kuytu aramasına neden olan hınzırdır, bazen evlere dolmasıyla belediyeciliğin turnusol kağıdıdır. her seferinde aynı rengi veren. unutturan, sonra bir daha...

çocuklukta dilini çıkartıp damlaları yakalamaya çalı$maktır. oyundur. ellerini yukarıya kaldırıp saçma sapan $arkıları bağıra çağıra söyleyip hayal dünyasına hızlı bir geçi$ yapmaktır.

anıların üzerinde ki tozları alıp götüren, mazgalları her zaman tıkalı bir şehirde her $eyi göz önünde tutandır.

sevgilinin yüzüne düştüğünde bir mutluluktur, kimi zaman gözya$larını sakladığın bir dost omzudur. gökyüzünde süzülürken ayrı, ta$ sokaklarda dökülürken ayrı sarho$ eden bir içkidir yağmur.

her $ehrin üstüne usulca yahut deli gibi yağar yağmur, bazen zamanlı, bazen aniden bastırır, bazen yalnızca bir yüzünü gösterip gelip geçerken bazen yatılıya gelmiş misafir gibidir yağmur.

Bazen şarkılara konuk olur, bazen sözlerin ya da müziğin ta kendisi...

yağdığı her $ehrin her toprağın kokusunu deği$tirir, kendine has duyusunu ta$ların arasına sıkı$tırır.

ama yıkadığı $ehir istanbulsa her $eyden biraz daha farklıdır. en çok istanbuldur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder