9 Temmuz 2011 Cumartesi

bisiklet yolu

kimi zaman ne yaptığını anlamadığınız, anlamlandıramadığınız bir hayat çıkar biletinize,
bir sandalye çekip oturur yanınıza
ve bir dünya açılır önünüze
belki başka bir boyut.

Kararlar alma sancısı kaplar
karıncalı bir sızıyla bedeninizi.

yorgun zihinlerin ürünleridir
kendinizi tanıyamamalar.

korkaklığın zehri yayılır vücudunuza usul usul.
rüyalar gibi asılı kalırsınız
hiç tanımadığınız bir yerlerde.

kendiniz gibi olmadığınız anlarda hiç kimse de olamayıp öylece yaşarsınız.
ne boktan bir seçimdir fakat ne güzel süslenmiştir günahlarla.

günah sadece tanrısal bir tanım değildir aynı zamanda bizim anlamlandırmaya çalıştığımız bir tür otokontrol halidir.

dramatik bir yaşamın hazsal boyutlarını tarttığımız saniyeler gecenin üzerini örttüğü gizemli kapanan gözlerden başka da bir şey değildir.

ve o karanlığı öyle güzel ambalajlarız ki hiç farketmeden karışır kanımıza, gün ağırıpta eski benlik yokladığında eski bedeni bir mide bulantısından ibarettir her şey.

bir sakız daha çiğneyip karpuzun tadıyla uzanırken parmaklarının ucunda,
sorgulayıp kuralları olan bir hayat mı seçmeli
yoksa kurallar duvarını yıktığın çekiçle pis pis sırıtarak yaşanan bir piçlik hayat mı
her zaman bir yol daha vardır elbet.!?
yahut dendiği gibi, iki yol varsa önünde sen üçüncüyü yarat git oradan.

sanıyorum o ofisi tutmalıyım.

http://www.youtube.com/watch?v=wt2UUlRj4dM

2 Temmuz 2011 Cumartesi

On the road


SPQR«SEVILLA« IBIZA«BARCA«OPORTO« MILANO« ISTANBUL

Muazzam bir gezi planı, zevkle yürünen onca yol, binlerce uçuş mili, 3 ülke 6 şehir.
başına buyruk yaşamlar. değişik kültürler. damak tatları. zor görünen kolaylıklar, kolay görünen zorluklar.

ama hep bir rüzgara karşı tutunmalar içinde
kendini teslim edememeler.

harika yapılar, değişik hayat hikayeleri, geniş sokaklar, dökük evler, tarihin tanıklığına itibar, turistlerin karmaşına küfür, yaşamın özüne saygı, kendine şaşırmalar.

ispanyolların canlılığı, italyanların dakikliği, portekizlilerin karmaşası, austosun yalnızlığı.
flamenkonun kıvraklığı, fadonun yanıklığı, okyanusun serinliği, triana ile sevillayı bölen nehrin alımı, tapasların lezzeti, douro üzerinde ki eyfelin köprüsü.
kendini suya bırakmalar,
kendini rüzgara salmalar,
kendini yollara savurmalar.

özetle budur.
detayla ise anlatılır elbet..
son sözüm la sagrada familia hiç biutiful değilsin bilesin..